TRT Uluslararası Çocuk Medyası Konferansı´nda katılımcılara hitap eden Bakan Selçuk, çocuk ve medya konusunun gerçekten tüm dünyanın üzerinde hassasiyetle durduğu bir konu olduğunu belirtti. Medyanın çocukla ilişkisinin hayalle, hayatla ve dünyayla ilişkisi bakımından çok kapsayıcı bir çerçeveye sahip olduğunun altını çizen Selçuk, "Bizim çocuk kavramı üzerindeki anlayışımızın yeniden gözden geçirilmesi ve çocuk kavramının yeniden inşası konusunda yeni bir düşünsel zemine ihtiyacımız var. Çünkü medeniyetin çekirdeği insansa insanın çekirdeği de çocuktur. Eğer çocuğun hizası bozulursa, insanın ve insanlığın da hizası bozulur." diye konuştu.
Son 10 yılda çocuğun bir tüketim aktörü haline geldiğine dikkati çeken Selçuk, bu çağda çocuk üzerinden para kazanılmaya, çocuğun tüketimin nesnesi ve odağı haline getirilmeye çalışıldığını vurguladı.
Selçuk, bu çağı "Araçlarda zengin amaçlarda yoksul bir çağ" şeklinde tanımlayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bütün mesele çocuğun dikkatini dağıtmak üzere organize ediliyor. Yani çocuk, iletişimcilerin ´parlayan nesne sendromu´ dediği bir sendrom içerisinde. Sürekli olarak yeni ve parlak nesnelere, olaylara baktırılıyor. Çocuğun sürekli dikkati dağınık ve odaklanmakta zorlanıyor. Odaklanmakta zorlanması zihin gelişimine ve kişilik gelişimine zarar veriyor. Bu bir şekilde dışarıdan manipülasyonlarla yürüyor. Eskiden kuşak çatışması ve kuşakları değişim denilen bir husus vardı. Bunun bir doğal olan tarafı var, bir de normatif olan tarafı var. Doğal olarak elbette her yeni nesil bir öncekinden farklı olur ama bu çağda çocukların kuşak değişimindeki rolü manipüle ediliyor. Kuşaklara ´X´, ´Y´, ´Z´ diye markalar veriliyor. Sanki insan değişiyormuş gibi, aslında özünde değişen bir şey yok. Sadece büyük bir manipülasyon var. Bu manipülasyon tüketim için gerekli. Eğer proaktif bir şekilde çocukların tüketim nesnesi ve öznesi haline gelmesi sağlanmazsa o zaman çocuklar doğal seyrini takip edebilir. Planlı reklamlarla ve benzeri desteklerle sistemli bir şekilde çocukların dışsal ve içsel algısı bir manipülasyona tabi tutuluyor."
"Doğal olan çocuk içindeki müfredatı açığa çıkan çocuktur"
Bakan Selçuk, doğal olanla normal olanın farklı olduğunu dile getirerek, "Eğer bir çocuk normalse bir sorun vardır. Çocuğun normal olması şunun kanıtıdır. O çağın normuna uygun olan çocuğa ya da insana normal denir. Eğer çağımızın insanı nevrotikse, normal olan nevrotik olandır. Biz bir çocuğun normal olmasını beklemeyiz. Doğal olan çocuk, içindeki saklı olan müfredatı açığa çıkan çocuktur, dışarıdan müfredat yüklenen çocuk değildir, içindeki cevheri mücevhere dönüşen çocuktur. Öğretmenlik de bu cevheri mücevhere dönüştürmek için ortamı sağlamaktır." ifadelerini kullandı.
Eğitimin endüstrinin ihtiyacı olanla kısıtlandığını ve endüstrinin ihtiyacı olan becerileri alan çocuğun mükemmel bir eğitim aldığı gibi yanlış bir algı olduğuna dikkati çeken Selçuk, endüstrinin ihtiyaçlarını gözettiklerini fakat insanın sadece endüstrinin ihtiyaçlarına göre yapılandırılmaması gerektiğini belirtti.
Bu anlamda ortaya çıkan zihin beden ayrımı gibi kopukluk nedeniyle akılla elin ilişkisinin bozulduğunu ve çocuklar ellerini yeterince kullanmadıkları için eylem, düşünce ve duygu birlikteliğinde bir parçalanma oluştuğunu aktaran Selçuk, çocuğun özgürlüğü kısıtlanırsa, fıtratının bozulacağını ve çocuk için taklitten çok araştırmanın önemli olduğunu vurguladı.
Selçuk, çocuklarla ilgili fikrin zamansal bir boyutunun da olduğunu ifade ederek, "Biz çocuklarla aynı tarihte yaşarız ama aynı zamanda yaşamayız. Onlar kendi zamanlarının ruhuyla ruhlanırlar. Eğer biz çocukların zamanına hürmet etmezsek onlar sadece bizim yanlış birer kopyamız olur. Bu sebeple de yapılması gereken şey çocukların bizim yapamadıklarımızı yapması değil, kendi zamanları için hazırlanmalarıdır. Çocuğun hata yapma ihtiyacının karşılanması lazım. Çocuk sıkıntı yaşamazsa kişiliğinin oluşması tehlikeye girer. Ailede çocuk yetiştirme biçiminde bir sorun varsa, iş dünyasında da evlilikte de sosyal yaşantısında da başarısız olur." değerlendirmesini yaptı.
"Medyanın içeriğinin ne olduğu ve nasıl sunulduğu önemli"
Toplumun çocuk algısıyla ilgili başka bir probleme de değinen Selçuk, şunları kaydetti: "Toplumda insanlar kendi çocuklarını aşırı şekilde seviyorlar. Bazı durumlarda bütün sülale tek bir çocukla ilgilenebiliyor. Çocuk ilgi zehirlenmesinden rahatsız oluyor. Yani doz aşımından gidiyor. Burada anne babalar, psikologlar, eğitimciler çocuğun hakkını korumak zorundalar. Kendi çocuklarını seviyorlar ama Türkiye´de toplum çocuk sevmiyor. ´Çocuklar giremez´, ´Çocuk getirilmemesi rica olunur´ gibi bu ifadeler çocuğumuzu sevdiğimizi ama çocuk sevmediğimizi gösteriyor. Çocuğu sevmemiz kendi olgunlaşmamız açısından da çok önemli. Ailelerde ´Biz medyadan çocuğumuzu korursak çocuğumuz zarar görmez´ gibi bir algı var. Bu tür bakış açıları zararlı. Medya kendi başına iyi ya da kötü değil. Medyanın içeriğinin ne olduğu ve nasıl sunulduğu önemli. Eğer biz medyanın çağımızda sermaye tarafından iteklendiğini ve tüketim aracı olarak kullanılmadığını bilmesek medyaya çok rahat yaklaşırız. Medyayla çocuk ilişkisini kontrollü bir şekilde ele almakta yarar var."
Selçuk, çocuğun tabiatına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Ailelerin çocuklarını medyadan korumak noktasındaki fikriyatı elbette dikkate değer ama aileler çocuklarını kendilerinden korusalar daha iyi olur. Bunu şu anlamda söylüyorum. Anne, baba çocuğun etrafından pervane olmuş dönüyor. Eğer doğanın sistemi bozulursa siz istediğiniz kadar medyadan, sokaktan koruyun, neyden korursanız koruyun... Çocuğa gün içerisinde bir çocuk kadar ilgi gösterirseniz daha sağlıklı olur. 4-5 çocuk için ayrılan zamanı tek bir çocuğa verirsek, çocuğun canının sıkılma zamanı olmayacaktır. Canı sıkılmayan bir çocuğun kişiliği gelişmez. ´Üzülmesin, ağlamasın, her şeyi hazır olsun dediğinizde´ medyanın verdiği zararın hiçbir önemi yok ailenin verdiği zarar çok daha fazla." diye konuştu.
"TRT çocuğun hayrı üzerinden bakan bir kurum"
Çocuk ve medya açısından meseleye bakışın ekosistem açısından değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Selçuk, "Yani çocuk televizyonla, sosyal medyayla, bilgisayarla, telefonla ilişkisi açısından değerlendirilirse bu eksik bir değerlendirme olur. Çocuğun bir hayat sahnesi, ekosistemi, habitatı var. Medya ilişkisini kontrol edip, anne, baba ilişkisini kontrol etmezseniz, o zaman sizin çocuğu medyadan koruma çabalarınız rasyonelite taşımaz." dedi.
Bakan Selçuk, çocuğu ailesi, sokağı, medyası, akran grubu, okul ve her şeyiyle bütünsel bir hayat alanı içerisinde gördüklerini belirterek, bu yüzden de Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı´yla ortak bir amaca hizmet eden bakış açısına sahip olduklarını ifade etti. Bakanlığın çocuk ve medya konusunda TRT ile iş birliği içerisinde çok daha ileri merhalelere gidebileceğini düşündüklerini dile getiren Selçuk, "TRT son derece çocuğun hayrı üzerinden bakan bir kurum. Bu sebeple herhangi bir şekilde çocuğun üzerinden gelir elde etmek veya menfaat temini konusunda endişelerimizin olmadığı çok güzel bir iş birliği içerisinde ileriye dönük olarak birçok şeyi yapabiliriz." diyerek sözlerini tamamladı.