Bakan Özer, Ordu Kültür Sanat Merkezinde düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada okul öncesi eğitimle ilgili Millî Eğitim Bakanlığının yaklaşımı, açılımları ve hedeflerine ilişkin bir değerlendirme yapmak üzere bir araya geldiklerini belirterek bir ülkenin en değerli sermayesinin beşeri sermayesi, insan kaynağı olduğunu söyledi.
Özer şöyle devam etti: "Siz insanınıza ne kadar yatırım yaparsanız o ülke o kadar güçlü olur, rekabet gücü o kadar yükselir ve bağımsızlığı da garanti altına alınmış olur. Şüphesiz insanınıza yatırım yapmazsanız o insan üretken olmaz. İnsanlarımız üretken olmadığı zaman ekonomik kalkınma mümkün değildir. Ekonomik kalkınma mümkün olmadığı zaman da ülkenin bağımsızlığı tehdit altındadır. Onun için bugün rekabet ettiğimiz OECD ülkeleri, gelişmiş ülkeleri İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 1950'li yıllarda eğitime devasa yatırımlar yaptılar. Okul öncesine, ilkokula, ortaokula, liseye de yükseköğretim alanında çok ciddi yatırımlar yaptılar ve ülkelerindeki okullaşma oranlarını yani her eğitim kademesindeki çağ nüfusu kaç milyonsa onun tamamını eğitimle buluşturmak için inanılmaz çaba sarf ettiler. Peki, bunlar bugün rekabet ettiğimiz ülkelerde bunlar olurken Türkiye'deki durum neydi? Türkiye'deki durum felaketti. 2000'li yıllarda eğitimin tüm kademelerinde sizlerin evlatlarının yarısı okulun dışındaydı. Okul öncesinde yüzde 89'u dışarıdaydı. 2000'li yıllarda beş yaşındaki okul öncesi eğitim çağ nüfusunun sadece yüzde 11'i eğitimle buluşuyordu, yüzde 89'u yok. Peki, o yüzde seksen dokuz kimdi? Garibanlar, okul öncesi eğitime güç yetiremeyenler, mazlumlardı. Lisede okullaşma oranları yüzde 44 idi. Yükseköğretimdeki net okullaşma oranlarını yüzde 14 idi. İşte Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son 20 yılda diğer alanlarda nasıl yapıldıysa eğitimde çok ciddi bir seferberlik ilan edildi. Ama sadece fiziki yatırımlarla değil, üç alanda bu yatırımlar eğitim seferberliği eş zamanlı bir şekilde yürürlükte oldu. Birincisi, fiziki yatırımlar. 2000'li yıllarda bu ülkedeki derslik sayısı 300 binler bugün gelinen noktalar 857 bin dersliği olan bir eğitim sistemimiz var."
"Şu ana kadar ücretsiz dağıtılan kitap sayısı 4 milyara ulaştı"
Fiziki yatırımların tamamının son 20 yılda yükse ivme kazandığını dile getiren Bakan Özer, eğitimde fırsat eşitliği konusunda atılan adımlara değindi. Özer, "Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son 20 yılda çok ciddi eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için sosyal politikalar devreye sokuldu. Sosyal politika nedir? Sosyal politika şudur; toplumun içerisinde sosyolojisinde bir kesim avantajlıdır. Eşitsizlikler mutlaka vardır. Ekonomik seviyeyle ilgili, eğitim seviyesiyle ilgili. Ama bunların eğitime erişimle ilgili bir dezavantaj oluşturmamak için telafi mekanizmalarıdır." diye konuştu.
Bunların en başında ücretsiz kitapların dağıtımının geldiğini kaydeden Özer şöyle devam etti: "Bakın bu ülkede ben de okudum. Tokat'ta hatırlıyorum. Lisede okurken eğitim öğretim başladığı zaman kırtasiyeler dolup taşardı. Para vermenize rağmen iki hafta, üç hafta beklerdiniz ki kitaplar gelsin. 2003 yılından itibaren bu ülkede tüm eğitim kademelerinde kitaplar ücretsiz olarak dağıtılıyor. Şu ana kadar dağıtılan kitap sayısı 4 milyara ulaştı. Yardımcı kaynakla ilgili çok ciddi bir problem vardı bu ülkede. LGS'ye hazırlananlarla ilgili, YKS'ye hazırlananlarla ilgili. O kaynaklara erişimle ilgili bir problem söz konusuydu. Herkes yiyeceğinden, içeceğinden kesip evladının o kaynaklara erişmesi için tasarrufta bulunuyordu. Hatırlayın, 2022-2023 eğitim öğretim yılı itibariyle büyük bir meydan okumayla, yardımcı kaynak problemini kökünden çözdük. Şu an itibariyle 190 milyon yardımcı kaynağı sizlerin evlatlarına ücretsiz olarak dağıttık ve dağıtmaya da devam edeceğiz. Nitelikli bir şekilde üretmek ve dağıtabilmek ücretsiz olarak müthiş bir yiğitlik gerektiriyor, işte bu da gerçekleşti. İstikrarlı bir şekilde bundan sonra da bunu gerçekleştirmeye devam edeceğiz."
Özer, bir diğer konunun eğitime erişebilirlik olduğuna işaret ederek, "Bir mahallede, bir köyde iki öğrenci var, diğer tarafta bir öğrenci var... Onların en yakın okula erişebilmeleri için ücretsiz bir şekilde taşıma mekanizması devreye girdi. O mekanizma ile deprem bölgesinde çadırlardan öğrencileri okullara taşıdık. Konteynerlerden okullara taşıdık." ifadesini kullandı.
"2023 yılının sonuna kadar ücretsiz yemeği inşallah 7 buçuk milyona çıkartacağız"
"Taşımalı eğitim kapsamındaki tüm öğrencilerimize ücretsiz yemek verdik." diyen Bakan Özer, dezavantajlı olan ve sosyal yardımlaşmadan yardım alan ailelerin çocuklarına ücretsiz olarak yemek verildiğini bildirdi.
Özer şunları söyledi: "Bakın ben göreve geldiğim zaman 6 Ağustos 2021 yılında, bir buçuk milyon öğrenciye ücretsiz yemek veriliyordu. Kapsamı artırarak 'Türkiye'deki okul öncesine devam eden tüm öğrencilere ücretsiz yemek verelim.' dedim. Sonra dedim ki 'Taşımalı eğitimden yararlanan öğrencilerimiz ücretsiz yemek yerken, o öğrencilerin gitmiş olduğu okullardaki diğer öğrenciler de ücretsiz yemek yesin.' Sonra dedik ki 'Pansiyonlu okullardaki pansiyonda kalan öğrencilerimiz ücretsiz yemek yerken, pansiyonda kalmayan, o okula devam eden diğer öğrencilerimiz de ücretsiz yemek yesin.' ve 6 ay gibi kısa sürede o bir buçuk milyon olan ücretsiz yemeği 5 milyona çıkarttık. 2023 yılının sonuna kadar bunu inşallah 7 buçuk milyona çıkartacağız ve nihai hedefimiz tüm öğrencilerimize sistematiği kurarak ücretsiz yemek verebilmek."
Diğer taraftan ailesi maddi sıkıntıda olan öğrencilere burslar verildiğini belirten Özer, maddi sıkıntıda olan ailelere çocuklarını eğitime devam ettirmeleri koşuluyla verilen şartlı eğitim bursu desteğinin 20 yıldan beri istikrarlı bir şekilde uygulanmaya devam ettiğini aktardı. Özer, çocukların eğitime erişebilmesi için Türkiye'de tüm imkânların seferber edildiğini ve bu sosyal politikaların bugün itibariyle maliyetinin 525 milyar TL olduğunu söyledi.
Özer şöyle konuştu: "Peki, Sayın Cumhurbaşkanımız ne için yaptı bunları? Eğitimde fırsat eşitliği olsun diye yaptı. Sizlerin evlatları çok rahat bir şekilde eğitime erişebilsin diye yaptı. Birincisi fiziki yatırımlar, ikincisi eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için yürütülen sosyal politikalar. Üçüncüsü; eğitimin sizlerin taleplerine, yani toplumsal taleplere daha duyarlı hale getirilmesi, yani eğitim sisteminin demokratikleştirilmesi. Orada ne yapıldı? Orada dört tane şey yapıldı. Birincisi başörtüsü yasakları kaldırıldı. Bu ülkede kızlarımız kadınlarımız başörtüsü yüzünden eğitime erişimden uzaklaştırıldı. Kadınlara şiddet uygulandı başlarını açmaları için. Mezuniyet törenlerinde birinci olan çocuklarımız kürsülerden alındılar. İşte başörtüsü yasağını da Sayın Cumhurbaşkanımız bu dönem içerisinde çözdü. Bir diğer konu katsayı uygulaması. Katsayı uygulamasının amacı neydi? İmam hatip lisesi ve meslek lisesi mezunlarının yükseköğretime gidebilmelerini engellemekti. Milyonlarca gencimizin hayatı karardı. Bu ülkenin ekonomik kalkınmasındaki en kritik eğitim türü mesleki eğitim. O iş gücü piyasasının aramış olduğu nitelikli insan kaynağını bir mesleki eğitim yetiştiremezse, ne küçük ölçekli kalır ne orta ölçekli esnaf kalır. Ne de üst segmentte üretim yapan firmalar, üretimini sürdürülebilir kılabilir. İşte mesleki eğitimi katsayı uygulamasıyla tarumar ettiler."
Mesleki eğitim son yıllarda bambaşka bir boyuta taşındı
Meslek liselerini son yirmi yılda, özellikle son iki üç yıl içinde bambaşka bir boyuta taşıdıklarına vurgu yapan Özer, "Meslek liseleri akademik olarak başarılı öğrencilerin gittiği, üretim yapan, yurt dışına ihracat yapan okullara dönüştü. Ama en önemli dönüşümü mesleki eğitim merkezlerinde yaptık. Mesleki eğitim merkezleri haftada bir gün okula gidilen, dört gün de işletmede beceri eğitimi alan ve çırakların asgari ücretin yüzde otuzu kalfaların da yüzde ellisi ücret alabildiği yeni bir düzenlemeyle verilen bir eğitim sistemi... Almanya'daki duale mesleki eğitimin Türkiye'deki karşılığı...25 Aralık 2021 tarihinde mesleki eğitimle ilgili düzenlemeyi yaptığımız zaman Türkiye'deki çırak, kalfa sayısı 159 bindi. Bu düzenlemeyi yaptıktan sonra bu sayı 1 milyon 400 bin 214'e ulaştı." dedi.
Özer, 2022 yılındaki hedeflerinin 1 milyon çırak ve kalfa olduğunu ancak gelinen noktada bu sayının 1 milyon 200 bini geçtiğini söyledi. Özer, söz konusu düzenlemeyle birlikte mesleki eğitim merkezlerindeki 18 yaş üstü kadın sayısının 39 binden 443 bine çıktığını ifade ederek bu adımlarla genç işsizlik problemini de tamamen ortadan kaldıracakların belirtti. Başörtüsü yasağından katsayı uygulamasın kadar birçok antidemokratik uygulamanın kaldırıldığını anımsatan Bakan Özer, eğitimin toplumsal taleplere çok daha duyarlı hale geldiğini söyledi.
Okul öncesi eğitimin önemine vurgu yapan Bakana Özer, "Okul öncesi eğitim aslında endüstri devrimiyle, sanayi devrimiyle ortaya çıkan, kadının istihdama katılmasıyla, aslında bir eğitim türü değil başlangıçtaki dizaynı, sadece çocukların kaldığı, barınama imkânın sağlandığı mekânlar olarak dizayn ediliyor. Sonra okul öncesi eğitimle ilgili çalışmalar yapıldığı zaman şu görünüyor; okul öncesi eğitime devam eden çocuklar yaşamlarında okul öncesi eğitime devam etmeyen çocuklara göre daha fazla uzun süre eğitimde kalıyorlar, daha uzun süre istihdamda kalıyorlar. Yani okul öncesi eğitim yaygınlaştırıldığı zaman bir ülke beşeri sermayesini çok daha nitelikli hale getirebilme kapasitesine sahip oluyor. Burada da 2000'li yıllardaki durumumuz yüzde 11. Ben göreve geldiğim zaman 6 Ağustos 2021 tarihinde Türkiye'deki beş yaştaki okullaşma oranları yüzde 65 idi. Türkiye'deki anaokulu sayısı 2 bin 782 idi." dedi.
Okul öncesinde sessiz devrim
Eğitimde fırsat eşitsizliğinin kaynağının lise değil okul öncesinde yattığına işaret eden Özer, "Okul öncesi eğitimi yaygınlaştıramazsanız okullar arası başarı farkını ortadan kaldırmamız mümkün değil. Onun için Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayesinde Türkiye'de 3 bin yeni anaokulu yapmak için yola çıktık. Bir yılda üç bin tane anaokulu yapmak gerçekten çok meydan okuyucu bir şey. İstanbul'da devlet anaokulu sadece 147 taneydi. İstanbul'daki beş yaşındaki okullaşma oranı yüzde 44 idi. Türkiye ortalamasının bile altındaydı. Öyle yoğun çalıştık ki 3 bin tane değil, 6 bin 700 anaokulu kapasitesi ürettik bir yıl içinde. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde okul öncesi eğitimdeki sessiz bir devrimdir bu. Zorunlu olmamasına rağmen yüzde 65 olan okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranını bir yıl gibi kısa sürede yüzde 99.9'a çıkardık. Şu anda okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranı zorunlu eğitimdeki okullaşma oranlarını bile geçti. Çünkü ilkokulda yüzde 99.54, ortaokulda yüzde 99.17, lisede yüzde 99.12."
Yatırımların sadece fiziki yatırımlar olmadığının altını çizen Özer, 6 Şubat'ta ikinci dönem itibarıyla Türkiye'deki okul öncesi eğitimin tamamında hiçbir ayrım yapılmadan ücretsiz yemek verilmeye başlandığını belirtti.
Özer, okullaşma oranlarıyla ilgili şu detayları paylaştı: "Ordu'da 6 Ağustos 2021'de 5 yaştaki okullaşma oranı yüzde 56 imiş, bugün yüzde 99. Ankara'da 5 yaştaki okullaşma oranı bir sene önce yüzde 42, şu anda yüzde 98. İzmir yüzde 55, şu anda yüzde 99. İstanbul yüzde 46, şu anda yüzde 98. Erzurum yüzde 38, şu anda yüzde 99. Yani ilk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde eğitimde fırsat eşitliği bir, ikincisi daha nitelikli bir şekilde insan kaynağını yetiştirmek için çok önemli bir bariyeri de aşmış olduk."
Burada bir kritik nokta daha bulunduğunu işaret eden Bakan Özer, "Kadınları ilgilendiren... Okul öncesi eğitime erişimi artırmak, kadın istihdamını artıracak. Önümüzdeki günlerde göreceksiniz. Niye? Çünkü özellikle büyük şehirlerde, kadın istihdama başladığı zaman, o istihdamdan alacağı ücretle, çocuğunu kreşe verdiği zaman oraya vereceği ücret karşılaştırılabilir düzeyde ise yani on beş bin lira maaş alacak, beş-altı bin lira kreşe verecek. Kadınlar istihdamdan geri çekiliyordu. Şimdi çok rahat bir şekilde istihdama da katılacak." dedi. Özer, böylece çocukların nitelikli eğitim alacağını ve çok daha başarılı bir şekilde müreffeh bir Türkiye'nin inşasında önemli bir bariyerin ortadan kalkmış olacağını kaydetti.
Bakan Özer, okul öncesi eğitim ücretlerinin kaldırıldığı müjdesini verdi
Konuşmasının sonunda bir müjdeyi daha paylaşmak istediğini ifade eden Bakan Özer, "Tüm Türkiye'de okul öncesi eğitim ile ilgili valilikler tarafından komisyonlar marifetiyle belirlenen ücretler vardı. 2023-2024 eğitim öğretim yılında bu ücretlerin tamamını kaldırıyoruz." dedi.
Bakan Özer, "Türkiye'de okul öncesi eğitimle ilgili valilik tarafından komisyonlar marifetiyle belirlenen ücretler var. 50 TL 100 TL tam gün eğitim yapan kreşlerde 400 TL 500 TL ve Millî Eğitim Bakanlığı yönetmeliğine dayalı olarak bu ücretler tahakkuk ettiriliyordu. 2023-2024 eğitim öğretim yılıyla birlikte bu ücretlerin tamamını kaldırıyoruz. Türkiye'nin hiçbir noktasında, Ordu'da, Hatay'da, Malatya'da, Cizre'de, Silopi'de, Kars'ta Türkiye'nin neresinde olursa olsun, ister tam gün eğitim yapsın isterse yarım gün eğitim yapsın hiçbir ad altında okul öncesi eğitimlerden kesinlikle ücret alınmayacaktır. Böylece bizler evlatlarımıza ilgili çok önemli bir işi de okul öncesi eğitimle ilgili devrim gibi yapılan gelişmeleri de çok sağlam bir zeminde sürdürebilirliğini sağlamış olacağız." diye konuştu.