Millî Eğitim Bakanı Özer, Paris'teki programın ikinci gününde OECD Eğitim Bakanları Toplantısı Genel Kurul Açılış Oturumu'na katıldı.
OECD ülkeleri eğitim bakanlarının katılımıyla gerçekleştirilen oturumda konuşan Bakan Özer, Türkiye'de 2000'li yılların başında beş yaştaki okullaşma oranlarının yüzde 11'ler, liselerdeki okullaşma oranlarının da yüzde 44'ler seviyesinde olduğunu hatırlatarak "Hükûmetimiz, son yirmi yılda eğitimde fırsat eşitliğini ve kapsayıcılığı arttırmak için çok önemli yatırımlar yaptı ama bunlardan en önemlisini sadece okul sayısını artırma bağlamında değil, sosyal politikalara ağırlık vererek gerçekleştirdi. Özellikle sosyoekonomik seviyesi dezavantajlı olan ailelerin çocuklarının eğitime katılımıyla ilgili şartlı eğitim yardımları, son yirmi yıldan beri istikrarlı bir şekilde devam etti. Son yirmi yılda okul öncesinden liseye eğitimin tüm kademelerinde tüm öğrencilere tüm ders materyallerini, tüm kitaplarını ücretsiz olarak ulaştırdı. Aynı zamanda istediği okula gidebilmeleriyle ilgili ücretsiz taşımalı eğitim imkânı getirildi. Yine ihtiyacı olan öğrencilere burs desteği sağlandı." diye konuştu.
Eğitimde fırsat eşitliğinin artırılması kapsamında yaklaşık 2 milyon öğrenciye her yıl artan şekilde ücretsiz yemek verme gibi çok sayıda adımlar atıldığını vurgulayan Özer, "İlkokul, ortaokul ve lisede tüm öğrencilerin istemeleri durumunda pansiyon imkânından yararlanmayla ilgili çok önemli olan bir sosyal politika, istikrarlı bir şekilde yirmi yıldır uygulanıyor." dedi.
Son 20 yılda gelinen noktaya dikkati çeken Özer, bu süreçte beş yaştaki okullaşma oranlarının yüzde 11'den yüzde 99'a, ortaöğretimdeki okullaşma oranlarının yüzde 44'ten yüzde 95'lere ulaştığını vurguladı. Özer, "Bu sürecin en önemli kazananları, özellikle dezavantajlı aileler ve kız çocukları oldu. İlk kez Türkiye'de kız çocuklarının okullaşma oranları erkek çocukların okullaşma oranlarını geçmiş oldu." bilgisini paylaştı.
Gelinen noktada, eğitimde fırsat eşitliği açısından okullar arası başarı farkını azaltmayla ilgili politika oluştururken iki noktaya ağırlık verdiklerini söyleyen Özer, "Birincisi; okul öncesi eğitime erişimi artırmak için ciddi bir seferberliğe başladık. Bunun sonucunda bir yılda, Türkiye'de 2 bin 782 okul öncesi anaokulu varken 5 bin 541 yeni anaokulu yaptık." dedi.
Bunun sonucunu bir yıl içerisinde gördüklerini kaydeden Özer, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Üç yaştaki okullaşma oranlarını yüzde 9'dan yüzde 16'ya, dört yaştaki okullaşma oranlarını yüzde 16'dan yüzde 37'ye, beş yaştaki yüzde 65 olan okullaşma oranlarını da bir yıl gibi kısa sürede yüzde 99'a ulaştırdık. İkinci olarak da eşitsizliklerin kaynağının okul öncesinden kaynaklandığını kabul ederek okul öncesine yatırım yaparken diğer taraftan da okullar arası imkân farklılıklarını azaltmak için özellikle eğitimin tüm kademelerinde dezavantajlı okulları seçerek eğitim imkânlarını geliştirmeden fiziksel imkânları zenginleştirmeye, öğrencilere ilave eğitimlerden ailelere desteklere çok sayıda imkânı seferber ettik. Çok daha eşitlikçi bir eğitim sistemini inşa etme imkânımız oldu."