Millî Eğitim Bakanlığınca okul yöneticilerine yönelik seminerler kapsamında İstanbul'da 6'ncısı düzenlenen Tarih, Kültür ve Medeniyet Bilinci Semineri'ne 81 ilden gelen 600 anaokulu yöneticisi katıldı.
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, programda yaptığı konuşmada, "Bu ülkenin evlatlarının, bölgelerden bağımsız bir şekilde eğitimle buluşmasını sağlayan lider Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bakanlık dönemimde eğitimle ilgili hangi konuyu götürdüysem, ekonomik koşulları zorlamasına rağmen her zaman eğitim sistemimizin yanında, öğretmenlerimizin yanında oldu. Ben kendisine minnettarım." ifadesini kullandı. Gelinen noktada eğitimde kitleselleşme evresinin tamamlanmasının ardından daha fazla kaliteye ve fırsat eşitliğine odaklanılacağını belirten Özer, "Sayın Cumhurbaşkanımızın genel çerçevesini çizmiş olduğu Türkiye Yüzyılı vizyonuna sahip gençleri yetiştirmek için sizlerle el ele yürüyeceğiz." dedi.
"2000'li yıllarda okul öncesi eğitime erişemeyenlerin oranı yüzde 89 idi"
Okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasını öncelikle ele aldıklarını bildiren Özer, 2000'li yıllarda Türkiye'de beş yaştaki okullaşma oranın yüzde 11 olduğunu anımsattı. Özer, "Yüzde 11'e baktığınız zaman, sosyoekonomik seviyesine baktığınız zaman, o çocukların ailelerinin sosyoekonomik seviyesi en avantajlı olan aileler olduğunu görürsünüz. Yani imkanı olan, maddi güç yetirenler, okul öncesi eğitime erişiyordu. Ama büyük bir çoğunluk, yüzde 89, okul öncesi eğitime erişemiyordu. Son 20 yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tüm Türkiye'de bölge, şehir, ilçe ayrımı yapılmaksızın yapılan seferberlik sonucunda, 20 yıl gibi kısa sürede beş yaştaki okullaşma oranları yüzde 11'den yüzde 98'e, ortaöğretimdeki yani liselerdeki okullaşma oranları yüzde 44'ten yüzde 95'e, ilkokuldaki okullaşma oranı yüzde 99'un üzerine, ortaokuldaki okullaşma oranı yüzde 99'un üzerine ulaşmıştır. Son 20 yılda eğitimin tüm kademelerinde, Cumhuriyet tarihinde ilk kez okullaşma oranı yüzde 95'in üzerine çıkmıştır." diye konuştu.
Özer, okullaşma oranlarındaki yükselişin yanı sıra üniversiteye girişteki katsayı uygulaması ile başörtüsü yasağı gibi antidemokratik uygulamaların kaldırıldığının ve seçmeli derslerin önemli ölçüde çeşitlendirildiğinin de altını çizerek, aynı zamanda eğitim sisteminin toplumun demokratik taleplerine duyarlı hale geldiğini, ekonomik imkanı olmayan ailelerin çocuklarının eğitime devam edebilmesi için şartlı olarak verilen yardım, ücretsiz yemek, pansiyon ve burs gibi eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için eğitimde sosyal politikaların uygulandığını vurguladı.
Özer, geçmişteki okullaşma imkansızlıklarının, çocukların birinci sınıfa geldiğinde hazır bulunuşluklarında ciddi bir farka sebep olduğunu kaydederek, bu farkın da çocuklar üzerinde hem bilişsel hem de bilişsel olmayan ve zamanla artan olumsuz sonuçlar doğurduğunu vurguladı.
Geçmişte liselerdeki okullar arası başarı farkının temel sebebinin okul öncesi eğitime erişimdeki kısıtlık olduğuna işaret eden Özer şöyle devam etti:
"İşte bunun için, 6 Ağustos 2022'de tüm Türkiye'de 2 bin 782 tane bağımsız anaokulu varken, biz bir yılda 3 bin tane anaokulu yapmak için yola çıktık. Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayesine projeyi başlattık. Geline noktada, 5 bin 431 anaokulu kapasitesi oluşturduk. Bir yıl gibi kısa sürede okul öncesi eğitimdeki oranlar da sürekli yükselmeye başladı. 6 Ağustos'ta üç yaştaki okullaşma oranları yüzde 9 idi. Şu anda yüzde 16. Dört yaştaki okullaşma oranı yüzde 16 idi, şu anda yüzde 37. Beş yaştaki okullaşma oranı sadece yüzde 65'ti, şu anda yüzde 98'e ulaştı. 6 Ağustos'ta İstanbul'daki okullaşma oranı Türkiye ortalamasının da çok altındaydı, yüzde 45'ti. Bugün yüzde 80. Okul öncesi eğitime devam etmiş bireyler yaşamlarında daha uzun süre eğitim ve istihdamda kalırken, suça karışma oranları da daha düşüktür. Yani sadece fırsat eşitliğini güçlendirmiyoruz, topyekûn olarak tüm nesli çok daha donanımlı bir şekilde, bilişsel olmayan becerilerini de güçlendirerek yetiştirip Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında çok daha iddialı bir Türkiye olmayla ilgili önemli bir yatırım yapıyoruz."
"OECD, İstanbul'da mesleki eğitim zirvesinde toplandı, Türkiye'nin başarı örnekleri diğer ülkeler ile paylaşıldı"
Mesleki eğitimdeki gelişmeler hakkında konuşan Özer, mesleki eğitimin Anka kuşu gibi küllerinden doğup yükselerek uçtuğunu ifade etti. Özer, "Türkiye'de tüm mesleki eğitim merkezlerindeki çırak-kalfa sayısı sadece 159 bin idi. Bugün 1 milyon 108 bine ulaştı. Artık mesleki eğitimde sorunlar değil, başarı hikâyeleri konuşuluyor. Onun için OECD, İstanbul'da mesleki eğitim zirvesinde toplandı; Türkiye'nin başarıları, örnekleri diğer ülkeler ile paylaşıldı." değerlendirmesini yaptı.
Özer, aynı zamanda öğretmenlerin mesleki gelişimleri için yapılan çalışmalara işaret ederek bir eğitim sisteminin öğretmeni kadar güçlü olabileceğini kaydetti.
Özer şunları söyledi: "Öğretmenlerimizin ne kadar yanında olabilirsek kişisel ve mesleki girişimlerini ne kadar destekleyebilirsek eğitim sistemimizin kalitesi o kadar artar. Bu bilinçle iki tane kritik adım attık: Birincisi, öğretmenlerimiz mesleki eğitimde hangi eğitimi istiyorlarsa o eğitimi alsınlar diye okullara bütçe gönderdik. 2021 yılındaki bütçe 8.9 milyon iken 2022 yılındaki bütçeyi 292 milyona çıkardık ve bunun 210 milyonunu doğrudan okullara gönderdik. Okullarda da her okul kendi ihtiyaçlarını kendi gidersin diye ilk kez 6.5 milyarlık bir bütçeyi tüm okullarımıza gönderdik. Bütçe gönderilmeyen tek bir okul kalmadı. İstedik ki okullar temizlik malzemelerini, kırtasiye malzemelerini, küçük onarım ve donatımlarını gönderdiğimiz bütçeyle karşılasın. Hiç kimseye muhtaç olmasın. Yirmi yılda bu kadar devasa yatırım yapan bir hükümetin bir Millî Eğitim Bakanlığının okulların ihtiyacını karşılamaktan aciz kalabilmesi mümkün mü?"
Rakamların öğretmen başına düşen mesleki gelişim eğitiminde de kendini gösterdiğini anlatan Özer, mesleki gelişim toplulukları kurduklarını anımsattı. Özer, "2020'de öğretmen başına düşen yıllık ortalama eğitim saati 44 iken 2021'i 94 saate çıkardık. 2022 hedefimiz öğretmen başına 120 saatken, şu anda 205 saate ulaştık. Muhtemelen bunu 250 saate tamamlayacağız. Tüm bu yapılan yatırımları göz önüne aldığımız zaman Millî Eğitim Bakanlığı olarak artık odağımızda öğretmen ve okul yöneticisi var. Okul yöneticilerinin liderlik özelliğini desteklemek için de her türlü imkânımızı seferber edeceğiz." bilgisini paylaştı.
Konuşmasında Öğretmenlik Meslek Kanunu'na da değinen Özer, "Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi altmış yıllık bir özlemdi." dedi. Özer, "İstedik ki öğretmenlerimizin kişisel gelişimleriyle ilgili bir mekanizma oluşturalım. Bir eğitim verelim. Eğitimden sonra da bir sınav yapalım. Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlikte öğretmenlerimizin özlük hakkında ciddi bir iyileşme sağlayalım. İlk kez bir meslek grubuna -ki onlar öğretmenlerdir- 3600 ek gösterge hakkı verildi. İlk kez bir meslek grubuna hususi bir kanun çıkarıldı." diye konuştu.
Özer konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu protesto etmek için eylemler de yapıldı. Sonuç ne oldu? Öğretmen öğretmenliğini yaptı. Yüzde 99.7 katılımla sınav gerçekleşti. İnşallah, 15 Ocak'tan itibaren sınava girenlerin yüzde 98'inin başöğretmen ve uzman öğretmen olduğu çok daha güçlü bir eğitim sistemiyle yolumuza devam edeceğiz. Ben bu organizasyonun gerçekleşmesine emek verenlere çok teşekkür ediyorum. Seminerlerle, katılımlarıyla bu süreci gerçekten çok güzel noktaya taşıyan başta Millî Savunma Üniversitesi Rektörü Erhan Afyoncu hocamız olmak üzere tüm emek veren hocalarımıza teşekkür ediyorum."